Aleviler Hangi Partili?
Hayat bazen senin kararlarınla, bazen de seni bekleyen sorularla yüzleşmeni sağlar. Benim için de böyle oldu. Kayseri’nin sokaklarında yürürken, yıllarca düşünmediğim bir soruya takıldım: Aleviler hangi partili? Ve bu soruya verdiğim cevap, içimdeki bir sürü karmaşık duyguyu harekete geçirdi.
Gençlik ve Alevilik
25 yaşımdayım, Kayseri’de büyüdüm. Kayseri’de yaşamak, insanı her anı sorgulamaya iter. Bir de bunun üstüne Alevilik gibi derin bir inanç meselesi eklenince, sorular hiç bitmiyor. Herkesin bir fikri var, ama kimseyi tam anlamıyorsun. Aleviliği yalnızca dini bir inanç olarak değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı olarak benimsemişimdir. Alevilik, bana daima hoşgörüyü, insan sevgisini ve eşitliği hatırlatmıştır. Ama her şeyin bir karşılığı var. Farklılıklar da bir yandan birleştirici olmaktan çok, bazen yıkıcı olabiliyor.
O Günü Hatırlıyorum
Bir sabah kahvemi içerken, annemle muhabbet ederken birdenbire soruyu sordum: “Aleviler hangi partili?” Annem şaşkın bir şekilde bana baktı, “Ne demek istiyorsun?” diye sordu. O an fark ettim ki, bu soruyu hiç düşünmemişim. Kayseri’de büyümek, bazen insanın gerçek soruları sormasını engelliyor. O kadar çok geçmişin etkisi altındasın ki, aslında doğru soruları sormuyorsun bile. Ama o sabah, içinde bir şeyin kırıldığını hissettim.
Annemin verdiği cevap basitti: “Aleviler, her zaman kendi yolunda giderler. Parti seçmek, bizim kimliğimize uymaz.” Ama içimde bir şey vardı, bir eksiklik. Gerçekten bu kadar basit miydi? Bir inanç, bir kimlik, bir yaşam tarzı… her şeyin içinde sadece siyaset vardı. O sabah, annemle küçük bir tartışma yaşadık ama aslında o tartışma benim içimdeki bir kaygıyı ortaya çıkardı.
Kendi Kimliğimi Ararken
İçimdeki duygular kaybolmaya başladıkça, bu sorunun arkasında bir şeylerin gizli olduğunu fark ettim. Kendimi siyasi anlamda tanımlamaktan çok, bir kimlik arayışına girmiştim. Hangi partiye oy vermeliyim? Hangi partiyi tutmalıyım? Ama asıl önemli olan sorunun cevabı değildi; asıl önemli olan, bu kimliği bir partiye sığdırıp sığdıramayacağımdı. Bir Alevi olarak kendimi sadece siyasi bir perspektiften tanımlamak ne kadar doğruydu?
O sabah, annemle göz göze geldiğimizde düşündüm: Bütün bu yıllarca süren sessizlik, biz Aleviler için bir anlam taşıyor muydu? Yoksa kendi içimizdeki kimliği bulmak, sadece bir noktadan başka bir noktaya geçmek miydi?
Alevilik ve Siyasi Kimlik
Kayseri’deki mahallemde, etrafımda pek çok Alevi var ama partiler her zaman bu konuda net bir ayrım yaratmıştı. Herkesin farklı bir cevabı vardı. Kimisi bir partiyi, kimisi başka birini savunuyordu. Ama bir şey hep aynıydı: Kimse gerçekten kim olduğunu sorgulamıyordu. Bu, bir tür geçiş dönemi gibiydi. Herkesin bir kimlik arayışında olduğu, ama bunu hangi kanalda bulacağını bilmediği bir dönemdi.
Kendim için bir cevap ararken, çevremdeki insanları izlemeye başladım. Çoğu zaman, politik görüşler ve inançlar arasında bir kesişim noktası bulmak zordu. Ama yine de insanlar, kimi zaman kendilerini daha güçlü hissedebilmek için belirli bir partiyi savunuyordu. Aleviliğin neye karşı durduğu ve neyi savunduğu çok netti: Adalet, eşitlik, hoşgörü. Ama siyasette bu değerleri bulmak zor muydu? Belki de, değerlerin nerede savunulacağına karar vermek daha zor bir süreçti.
Sonuç Yerine
Günlerin geçmesiyle birlikte, sorumun cevabı netleşti. Aleviler, her zaman bir partiye bağlı olmak zorunda değildi. Kimlik, sadece siyasi tercihlerle tanımlanamaz. Alevilik, bir yaşam biçimidir, bir düşünce biçimidir. İnsanları, belirli bir partinin arkasında toplanan insanlar olarak görmek, Aleviliğin özünden çok uzaktır. İçimdekiler, yalnızca daha derin bir sorunun cevabını arıyordu: “Kimim ben?” Partiler, inançlar, seçimler… belki de asıl mesele, her şeyden önce kim olduğumuzu sorgulamaktır.
Kayseri’nin soğuk sokaklarında yürürken, siyasetin bizi ne kadar böldüğünü düşündüm. Ama o an, bir şey fark ettim: Gerçekten önemli olan, bir partiye ait olmak değil, kendi kimliğini bulmak ve bununla barış içinde yaşamaktır. Aleviliği anlamak, sadece bir inanç meselesi değil, bir insan olmanın sorumluluğudur.