Ilgaz Dağı Nereye Bağlı? Bir Aşk ve Keşif Hikâyesi
Bir sabah, doğanın uyanışını izlerken aklıma takılan bir soru vardı: Ilgaz Dağı nereye bağlı? Ama bu soru, sadece coğrafi bir merak değildi. Bir dağın bağlı olduğu yer, belki de hayatıma anlam katacak bir yolculuğun başlangıcını simgeliyordu. İşte böyle bir günün sabahında, hayatımda belki de en büyük keşiflerden birini yapacağımı bilmeden yola çıktım.
Yolculuğumda yanımda Okan vardı. Okan, her zaman çözüm odaklıydı. Eğer bir şeyin çözülmesi gerekiyorsa, o an ne yapacağımızı bilirdik. Her soruya, her problemi bir stratejiyle çözebilecek bir yaklaşım sergilerdi. Ama benim için her şey yalnızca çözümlerden ibaret değildi. Benim gözümde bir sorun, bazen hissedilen duygularla, bazen de yolculukla anlam bulurdu. İşte, bu yüzden Okan’ın bana katılmaya karar vermesi, benim için bir tür meydan okumaydı.
Okan’ın dağlarla olan ilişkisi belki de hayatında bir şeylere yön vermek içindi. “Ilgaz Dağı, Kastamonu iline bağlıdır,” dediğinde, ben yalnızca coğrafi bir bilgi almakla kalmamıştım, aynı zamanda bir yolculuk başlatmıştım. Okan, soruyu sormamı anlamıştı; ama bu dağ, bana sadece coğrafi bir etiket gibi gelmiyordu. Her adımda, her virajda bir şeyler daha keşfedecekmişim gibi hissediyordum.
Dağa doğru ilerlerken, içimdeki duygular karışıyordu. Benim için bu yolculuk, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yolculuktu. “Ilgaz Dağı nereye bağlı?” sorusunun cevabı, bir yerden bir yere gitmekten çok, bir şeyler bulmak, kaybolmak ve yeniden keşfetmekti. Çoğu zaman bir kadının empatik yaklaşımı, duygusal zekasını devreye sokar. Okan’ın çözüm odaklı tavırlarına rağmen, ben bazen durur, sadece dağın sessizliğini dinlerdim. Hangi köyden, hangi kasabadan geçtiğimizi çok fazla önemsemeden, içimdeki huzuru hissederdim.
İçimizdeki yolculuğu bir şekilde bulmamız gerekirdi. İlginç bir şekilde, Okan her seferinde ne yapacağımızı tam olarak belirlerdi; ben ise bazen sorularla, bazen de sessizce çevremi inceleyerek ilerlerdim. Bu dağ, bana sadece fiziksel değil, duygusal bir bağlılık da hissettiriyordu. Okan’ın stratejileri, ben tam anlamışken değişir ve bir sonraki an dağları keşfederken, ben bir şeyler anlamaya çalışıyordum. Her dönüş, her viraj, ben de farklı bir anlayış uyandırıyordu.
Okan, Ilgaz Dağı’nın nereye bağlı olduğunu daha fazla araştırmak için telefonunu çıkardığında, birdenbire kendimi şu düşünceyle buldum: Ilgaz Dağı, sadece Kastamonu’ya bağlı değil, bambaşka bir yere de bağlı olabilir. Çünkü her dağ, yalnızca bir coğrafi simgeyi temsil etmez. Bir dağ, bir arayışı, bir yolculuğu, bazen de kendi iç yolculuğumuzun simgesi olabilir.
Bu dağ, benim hayatıma bir şeyler katmaya başlamıştı. Okan’ın çözüm odaklı bakış açısına rağmen, ben dağın içinde kaybolan bir yön arıyordum. Belki de her dağ, tıpkı bir insan gibi, farklı yönlere bağlıdır. Kendini keşfettikçe, başka bir gerçeklik ortaya çıkar. Okan’ın gözlerinde çözülmüş her problem, bana sadece bir çözüm sunuyordu. Ama ben dağları, onların sessizliğinde, hikayelerinde, rüzgarlarında duymak istiyordum.
Sonunda, Ilgaz Dağı’nın sorusuna bir cevap bulduk: Evet, Kastamonu’ya bağlıydı. Ama biz, dağa sadece fiziksel olarak bağlı değildik; her adımda, her virajda, farklı duygusal katmanlara bağlandık. Dağ, sadece bir coğrafi varlık değildi; bizim içsel keşfimize, ruhsal yolculuğumuza da bağlıydı.
Yolculuğumuzun sonunda, Okan gülümseyerek “Dağlar, sorularımıza yanıt verirken aslında bizi de kendi sorularımızla tanıştırır,” dedi. Gerçekten de öyleydi. Ilgaz Dağı, sadece Kastamonu’ya bağlı değil, her birimize, her birimizin iç yolculuğuna da bağlıydı.
Peki, siz hiç bir dağa, bir yolculuğa, bir keşfe bağlı hissettiniz mi? Yorumlarınızla bu duygusal keşfi paylaşmak, hep birlikte daha fazla şey öğrenmek için sabırsızlanıyorum.