Kıskançlık ve Haset Arasındaki Fark Ne?
Hadi bakalım, itiraf edin! Kimimiz kıskanırız, kimimiz haset ederiz, ama birbirlerinden nasıl ayrıldıklarını pek de bilmeyiz, değil mi? Birinin kırmızı elbisesine bakıp “Ben de ne zaman böyle olacağım?” dediğinizde, bu kıskanmak mı, yoksa haset etmek mi? Her ikisi de bir şekilde can sıkıcı ama birinde “bunu ben de yapabilirim” havası varken, diğerinde daha çok “ahh, keşke o olabilsem” duygusu var gibi değil mi? Neyse, karışık mı? Hadi gelin, bu iki kavramın arasındaki farkı eğlenceli bir şekilde çözümleyelim.
Kıskanmak mı, Haset Etmek mi?
Öncelikle, kıskanmak, genellikle “benim olmalı” hissiyatını taşır. Çoğu zaman, bir ilişkide, sahiplik duygusu ile ortaya çıkar. Mesela, sevgilinizin eski arkadaşlarıyla bir araya geldiğini gördünüz ve “hmm, ben de o kadar şirin miydim?” dediğinizde, muhtemelen kıskanıyorsunuz. Kıskanmak, bir şeyin sizin olmasını istemek, sahip olma arzusudur. Yani, şanslı olan kişi sizsiniz, ama bir an gözlerinizin içine bakan o üçüncü şahıs biraz fazla neşeli görünüyor ve bir anda canınız sıkılmaya başlıyor.
Erkekler genelde kıskanmayı daha “çözüm odaklı” ele alır. Mesela sevgilisinin eski arkadaşını kıskanıyorsa, hemen “gizlice onun hakkında bir şeyler öğreneyim, bu eski arkadaş kim?” diye düşünüp, stratejik bir hamle yapmaya çalışırlar. “Görmedik, duymadık” derken aslında her şeyi öğrenirler ve bir gün kahve içmeye davet ederler. Erkekler için kıskanmak daha çok bir “kontrol” meselesidir.
Kadınlar ise, kıskanmanın yanında empatik bir bakış açısı geliştirebilir. “Acaba sevgilim gerçekten eski arkadaşıyla bu kadar eğlenmeli miydi?” gibi bir soruya takılabilirler. Ama burada daha çok duygusal bir analiz yapılır. Kıskanmak, sahiplik değil de, “bağlantı” kurma çabasıdır. Erkeklerin stratejik planları karşısında, kadınlar duygu yüklü bir yaklaşım geliştirebilirler.
Şimdi gelelim haset etmeye…
Haset Etmek: “Keşke O Ben Olsam”
Haset ise biraz daha kötü bir yere yerleşiyor. Yani kıskanmak, bir şeyin sizin olmasını istemekken, haset etmek, birinin sahip olduğu şeyi tamamen elinden almak istemektir. Kıskanırken “benim olmalı” diyoruz ama haset ederken “keşke o olmasaydı” diyoruz.
Mesela, Twitter’da “Arkadaşımın harika bir tatil fotoğrafı paylaştığını gördüm. Ne kadar da mutlu!” yerine, “Bunu paylaşıp hava atıyor işte, keşke ben gitseydim” diye düşünüyorsanız, haset ediyorsunuz demektir. Tabii bu daha çok “o kişi benden daha iyi, daha şanslı” hissiyatına dayanır.
Erkekler, haset ederken daha çok durumu mantıkla çözmeye çalışır. “Yahu, bu adam nasıl bu kadar başarılı olmuş? Ne iş yapıyor? Nerede çalışıyor?” diye düşünürler. Yani biraz “rakip analizi” yaparlar ve buna göre hareket ederler. Haset etmek, erkekler için bir tür “rekabet” meselesidir.
Kadınlar ise daha çok içsel bir mücadele yaşar. “Neden ben daha fazla tatil yapamıyorum?” gibi düşüncelere kapılabilirler. Fakat burada işler biraz daha duygusal olur, çünkü kadınlar genelde başkalarının yaşamını çok daha derinlemesine empatik bir şekilde analiz ederler. Yani haset ettikleri kişinin yerine geçmek istemekten çok, bu durumu kendilerine yönelik bir eksiklik hissiyle yorumlarlar.
Kıskanmak ve Haset Etmek Arasındaki Sınıra Dikkat!
Kıskanmak bazen normaldir ve herkesin başına gelebilir. Bir şeyin bizim olmasını istemek doğaldır. Ama haset, biraz daha zararlı ve negatif bir duygu olabilir. Kıskanmak, genellikle ilişkiyle ilgiliyken, haset etmek, dışarıdaki başarılar veya şanslar ile ilgilidir. Kıskanırken, kendinizi korumak için bir şeyler yapmak istersiniz, ama haset ederken, karşınızdaki kişiyi durdurma isteği duyabilirsiniz. Kıskanmak, bir tür içsel güven arayışıdır, haset ise başkalarının mutluluğuna odaklanan bir kıskanma halidir.
Sonuçta, Kim Kimi Kıskanıyor?
Şimdi sıradaki sorumuz şu: Kıskançlık mı daha kötü, yoksa haset mi? Bunu anlamak için hemen cevabımızı verelim: Kıskanmak, sağlıklı bir ilişkiyi pekiştirebilirken, haset etmek, zamanla insanı daha negatif yapabilir. O yüzden bu ikisi arasında gidip gelmek, bir insanın duygusal zekâsını sorgulamak için harika bir test olabilir.
Peki ya siz? Kıskanmak mı yoksa haset etmek mi daha çok yapıyorsunuz? Yorumlarınızı yazın, bakalım kimin içinde hangi duygu daha güçlü!